okul öncesi

15 Temmuz 2011 Cuma

Çocuklarınızı Dinleyin, Anlayın ve Tanıyın


Karne ve tatil evlerde yapılan konuşmalarda en çok kullanılan kelimeler arasına girdi. “Anne baba olarak karneyi nasıl değerlendirmeliyiz, çocuk için en güzel tatil hangisidir?” gibi soruların cevaplarını Uzman Psikolog Sevda Yurtseven’den aldık.
Karne neyi gösterir?
Okula gitmek ve ders çalışmak çocuğun sorumluluğundadır. Bazı anne ve babalar, çocukla okul konusunu pazarlık haline getirirler. Bu durum dersleri ve okula gitmeyi anne-baba ve çocuk arasında bir güç mücadelesi olarak algılamayı getirir ki bir süre sonra çocuk tüm sorunların çözümünde ders yapmamayı veya okula gitmemeyi tehdit olarak kullanır hale gelebilir.
Karne, çocuğun sorumluluklarını ne kadar yerine getirdiğini gösteren bir belgedir diyebiliriz. Çocuğun mesleği okul çağından itibaren öğrenciliktir. Nasıl ebeveynler iş yaşamında kendi isteklerine göre işe gitmeme gibi ya da işe gidince çalışmama gibi davranışlar gösteremezlerse, çocuklar da sistemin kurallarına uymak durumundadırlar.

Aile çocuk ve okul üçgeninde işler nasıl yürümeli?

Hemen her çocuğun okula başladıktan sonra bazı problemleri olur. Çocukların gelişim dönemine bakıldığında uzun bir zaman okula gidilmektedir. Bu gelişim dönemlerinde bazı problemler olacaktır. Anne-babalar daha çok bir problem olup olmadığını, ders notlarından takip eder durumda olabilirler. Halbuki dersleri iyi olduğu halde pek çok psikolojik problem yaşayan çocuk da mevcuttur. Aile ilişkileri, bir çocuğun yaşamında önem derecesi açısından birincildir. Aile ilişkileri iyi olan çocuklar, problem yaşasalar da bunları çözebilme veya utanmadan sıkılmadan, ceza korkusu olmadan, ailelerinden yardım isteyebilme özelliğine sahiptirler. Anne ve babalar, çocuklarının okuldaki öğretmen ve arkadaş ilişkilerine devamlı dahil olmamalı, çocuğun alanına saygı göstermeli ve problem olmadığı sürece sadece veli toplantılarında okula gitmelidirler. Çocukla güvene dayalı bir ilişki kurulduktan sonra çocuktan alınan bilgiler zaten yeterli olmaktadır.
Çocukta karne stresi yaratmamak için nelere dikkat etmek gerekir?
Özellikle mükemmeliyetçi aileler çocukta aşırı beklenti yaratabilirler. Çocuk bir süre sonra bütün derslerinden en yüksek notu almış olsa bile; kendini yeterli görmeyebilir, bir hata yaptığında kendini aşırı suçlar konumda olabilir ya da “Ne kadar iyi olursam olayım zaten takdir edilmiyorum” deyip, ders çalışmayı tamamen bırakabilir.
Karnenin anlamı aileden aileye oldukça değişiklik gösterir. Bazıları çocuğuna her koşulda destek olacağını, yanında olacağını, notlardan çok öğrenme sürecinin zevklerini ve merak duygusunu aşılar. Çocuk merak duygusunu, öğrenme zevkiyle tatmin etmeyi bir kez edindikten sonra zaten, ‘Ders çalış, çalışmazsan yoksa şunu yaparım, ders çalışırsan sana şunu alırım’ gibi oldukça zararlı olan zorlamalara gerek olmayacaktır.
Bazı anne ve babalar çocuğu iyi not alsın diye derslerini kendisi yapmakta, çantasını bile kendisi hazırlamaktadır. Çocuğa ait olan bir okul dünyası bırakılmamaktadır ve okulu sahiplenemeyen çocuk da doğal olarak sorumluluk duymamaktadır. Okul çağı sosyalleşmenin oluşmaya başladığı bir çağdır. Çocuğun artık anne-baba ve tanıdıklar ile sınırlı olan yaşamı genişler ve buraya adapte olmak için ilişki kurma zorunluluğu başlar. Ev de ailesine her istediğini ağlayarak yaptırmaya alışmış bir çocuk, arkadaşlarına aynı davranış ile bir şey yaptıramayacağını, hatta gruptan bile dışlanabileceğini öğrenir ve ona göre davranmaya başlar. Bu yüzdendir ki bazı anne ve babalar ‘Evde çok mızmız ama okulda öğretmeni hiç şikayetçi değil’ gibi söylemlerde bulunurlar. Aslında çocuklar kural severler ve kuralların olduğu tutarlı bir dünya onlar için daha kontrol edilebilir ve daha az korkutucu hale gelir. Ancak önemli olan tutarlı olmak ve çocuğa iki ayrı mesaj göndermemektir.
İyi karne nasıl karşılanmalı?
İyi karnenin anlamı her aileye göre değişir, önemli olan çocuğun kapasitesine uygun bir beklentide olabilmek ve çocuğa taşıyabileceğinden fazla yük vermemektir. En güzel ödül, her zaman için sözel olandır.  Çocuğa kendini değerli hissettiren cümleler kurmak önemlidir. Ancak bunu fazla abartmak çocuktan böyle bir beklentide olduğunuz, başkasını zaten kabul edemeyeceğiniz hissini uyandırabilir. Bazen ‘Sana güveniyorduk zaten’ demek bile ne kadar beklentiye sahip olduğunuzu gösteren bir cümle olabilir, bu tarz duyguları çocuğa geçirmemek gerekir. Çocuğunuzu okuldaki performansından dolayı tebrik etmek ve çocuğa ne hissettiğini, düşündüğünü sormak, beklediği önceden söz verdiğiniz bir somut hediye varsa onu yerine getirmek önemlidir.
Kötü karne nasıl karşılanmalı?
Öncelikle çocuğun hatırını sormak çok önemlidir. ‘Oğlum ya da kızım; “NE HİSSEDİYORSUN?” diyebilmek, sonrasında okul performansının düşük olmasının nedenlerini suçlamadan, sorgu hissi vermeden bakabilmek, gerekirse kendi hatalarınızı da kabul edebilmek önemlidir. Çocuğa, bu durumu düzeltmek için, “SANA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ?” diyebilmek kıymetlidir.
Sorun aile içi çatışmalı ilişkilerden kaynaklanıyorsa, yakın zamanda taşınma veya boşanma varsa,  çocuğun performans kaygısı, konsantrasyon güçlüğü veya öğrenme güçlüğü varsa, çocuğun okulda davranış problemi, tembellik gibi görünen hiperaktivite gibi başka sorunları da varsa bir uzmana danışmak gereklidir. 

Her çocuk farklı stillerde ders çalışır, bazısı önce oyun oynar sonra dersini hazırlar, bazısı müzik dinler ve çalışır, bazısı sabah bazısı akşam daha iyi çalışır. Önemli olan tekrar etmektir, çünkü öğrenme tekrarlarla gerçekleşir. Bazen bir program yapmak ve gerekirse özel ders takviyeleri almak, hızla derslerin düzelmesini sağlar. Bazen sadece öğretmenine tepki olarak ders dinleme ve çalışmama gelişebilir. Burada amaç, sorunun kaynağına bakıp neler yapılabilineceğine dair çözüm odaklı olmaktır. Asla olumsuz cümleler, çocuğun benlik saygısını düşürecek, zarar verici sözler veya davranışlar kullanılmamalıdır. Son dönemde karne korkusu ile evden kaçan hatta intihar eden çocuklara rastlamaktayız. Burada karne neredeyse hayatın anlamı olarak algılanmakta ve kötüyse eğer yaşamaya bile istek duymama, ciddi anlamda kendini suçlama, ceza korkusu görülmektedir. Çocuklara öğrenme sürecinin yaşamın sadece bir yönü olduğu sıkça belirtilmelidir. Çocuk, zamanının çoğunu okulda geçirdiği için oradaki sonuçları aşırı önemseyebilir, aileler çocuklarının neler hissettiğini iyi ve yakın hissedilen bir ilişki içinde çözebilirler.
Karne hediyesi olmalı mı? Bu hediye de sınırlar nereye kadar?
“En güzel hediye sözel olandır” demiştik. Ancak söz verilen bir somut hediye varsa tutarlı olmak ve yerine getirmek gerekir. Ailelerin çocukların önüne, “Ders çalışmak eşittir hediye” şeklinde bir koşullanma getirmeleri yerine; öğrenmenin bizzat kendisine verilen bir ödül olduğuna dair inancı, çocuklara geçirebilmesi önemlidir.
Başarı ve başarısızlığın ölçütü nedir?
Başarı, çocuğun kapasitesi, durum ve şartlar dahilinde, beklenen performansın gösterilmesi için, sorumluluk alınması sonucu oluşan süreçtir. Bir boşanma aşamasında derslerinde sorun olmayan bir çocuğun, notlarının düşmesi doğal karşılanabilir, bir süre müdahale etmemek gerekir, daha sonra nasıl yardımcı olunabileceğine bakılabilir. Son dönemde okulda ödev olarak verilen projeler oldukça sıktır. Ancak çoğu proje, çocuğun yaşı ve kapasitesi, el ve motor becerilerine bakılmaksızın verilmektedir. Biliyoruz ki; artık veliler ödev yapar hale gelmiştir. Bu anlamda çocuğun ödev başarısı değil, adeta velilerin başarısı puan almaktadır. Ayrıca bu sistemden veliler de sıkılmakta, bilemedikleri şekilde ve çok zaman ayırarak, yardımcı olmaya çalışmaktadırlar. Çocukların kendilerinin yapabileceği ödevler, süreçten zevk almalarını sağlayacaktır.
Tatil nasıl değerlendirilmeli?
Tatil, adı üzerinde yoğun okul döneminden sonra daha çok zevk alınan aktivitelere yer ayırmaktır. Okul öncesi çocuklar eğlenceli aktivitelere katılabilirler. Okul çağının başlamasıyla çocukların hoşlandıkları bir spor faaliyeti ya da dans, resim, müzik gibi ilgi alanlarındaki herhangi bir faaliyetin kursuna katılmaları tercih edilir. Hem başka alanlarda sosyalleşmenin takviye edilmesi hem de fazla enerjilerini doğru yönlendirmek adına ilkokulla beraber bir kursa devam etmek önemlidir. Özellikle 9-12 yaşlarında çocuklar kendi cinsleriyle vakit geçirmeye yönelirler, buna dönük planlar yapılabilir.
Tatil döneminde kitap okuma alışkanlığı bırakılmamalıdır. Bu alışkanlığı edinmemiş çocuklara en güzel öğretme yöntemi; ebeveynin de kitap okumaya zaman ayırdığını görmesidir. Üniversite sınavına hazırlanan gençler, tatil döneminde de çalışmaya devam etmelidirler; çünkü arada uzun süre boşluk bırakmak hem motivasyonu düşürecek hem de tekrar olmadığı için unutma daha fazla olacaktır. Tatilde amaç, her ailenin koşulları ve imkanları dahilinde çocuğuyla keyifli vakit geçirmesi olmalıdır. Bazen ebeveynler kendi istedikleri planı, çocuğun isteklerine bakılmaksızın dayatmaktadırlar, çocuk mutlu olmayınca da “Biz sana bir sürü imkan sunuyoruz. Çoğu çocuk bunlara sahip değil. Hala mutlu olmuyorsun” diyerek çocukta suçluluk duygusu yaratarak onu iki kez mutsuz etmektedirler. Çocuğun istediği seçeneklere değer vermek belki de en güzel imkanı sunmaktır. Bunun için iyi, kaliteli bir iletişime sahip olmak, karşılıklı ihtiyaçların farkında olmak ve bunu eyleme dökebilmek için çaba göstermek değerlidir.

Alıntıdır : Anne Bebek Dergisi

8 Ocak 2011 Cumartesi

Hasta Bir Çocuk Kendini Nasıl Hisseder?

Yetişkinler başlarına musallat olan nezlenin geçeceğini bilir.Çocuklarsa, hele de küçükler,hastalıkları yaşamlarını tehdit edici bir müdahale olarak algılar.Neden ağrıları olduğunu,annelerinin neden onlara acı ilaçları verdiğini ya da bileklerine ıslak , soğuk bezler sardığını anlamazlar.Doktora gitmek, hatta gerekiyorsa hastaneye yatmak onları daha tedirgin eder.Çocuklar genellikle hastalık dönemlerinde gelişimlerinin bir aşama gerisine giderler:Yeniden biberona sarılmaya başlar,ya da artık tuvalete gitmeye başlamış olmalarına rağmen yeniden altlarına yaparlar.Bu tip gerilemeleri fazla ciddiye almayın.İyileştikten sonra genellikle her şey yeniden yoluna girer.

Fen ve Matematik Etkinliği

Bölümümüz tarafından seçilen kardeş okulumuz Şehit Ahmet Onay İlköğretim Okulu yaptığımız deneyimiz.

Kuleyi Yıkın


Malzemeler: Küp şeker , Gıda Boyası , Ilık su , Cam bir kap .

Yapılışı : Cam kabın içerisine küp şekerlerden kule yapılır.Ardından ılık su içerisine gıda boyası karıştırılır.Ve bu karışım şeker kulesine dökülür. Boyalı suyu emen şekerler erimeye başlar ve kulemiz yıkılır.
Kulenin yıkılmasının sebebi çocuklara sorulur.





7 Ocak 2011 Cuma

Çocuklar da basma kusurları

Çocuklarımızın ayak sağlığını nasıl koruyacağız?
Ülkemizde çocuk ortopedistlerinin görevlerinin birisi de sağlıklı çocuklarda bir ila altı yaşlar arasında sık görülen hafif basma kusurları ve bacak yamukluklarını çok nadir olan kalıcı sorunlardan ayırmak ve aileye bilgi vermektir. Erken tanı açısından çocukluk döneminde sorunların tesbit edilmesi son derece önemlidir. Çocuklarda ayak sorunlarını ikiye bölmek gerekir. Birincisi çocuklarda gelişimsel düztabanlık denilen, sorun oluşturmayan değişikliktir. Gelişimsel düztabanlık çok yaygındır, çocukların yüzde 60, 70, bazı çalışmalara göre 80'inde hafif düztabanlık ve hafif içe basma vardır. Bu durum bebek tipi yağ dokusunun cilt altında yerleşmesinden kaynaklanır. Çocuk yürüdükçe bu yağ dokusu ezile ezile kaybolur ve çocuğun ayakları normale döner. Bazı hekimler bu durumları hastalık olarak kabul edip, tedaviye alır. Ancak tedavi olarak verilen ortopedik botlar, tabanlıklar veya bir takım başka özel kalıplarla yapılan pabuçların hiçbiri etkili değildir, tersine bilim dışıdır. Tıp dünyası gelişimsel düztabanlıkta ayakkabı ve tabanlık kullanımını 1950'lerden 70'lere kadar araştırmış, Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerindeki meslektaşlarımız konunun üzerinde ayrıntılarıyla durmuşlardır. Varılan sonuçlar hiçbir şekilde tabanlık, pabuç veya özel bir tedaviye gerek olmadığıdır. Doğuştan çarpık ayak denilen ikinci grup hastalıkta bebekler doğduklarında ayakları içe dönük olarak doğar. Bu durum bin bebeğin birinde görülür. 70 milyon nüfuslu ülkemizde doğuştan çarpık ayaklı olan çocuk sayısı da fazladır. Erkek çocuklarında kızların 5-6 katı sıklıkla görülen bu sorun sakatlığa neden olduğu için erkenden alçıyla tedaviye başlanması gerekir. Çocuk doğar doğmaz, dokular esnekken alçı, daha sonra gerekirse ameliyatla tedavi edilir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi ülkemizde çok önemsenen düztabanlık, içe basma, O - bacak ve X - bacak gibi sorunlar çocukların çoğunda aslında kendiliğinden geçerler. Bir zamanlar yaygın olarak kullanılan özel ayakkabılara, tabanlıklara, ayak jimnastiklerine ve ilaç tedavisine gerek yoktur. 1950'lerden itibaren yapılan araştırmalar ortopedik ayakkabıların hiçbir düzeltici etkisi olmadığı hatta rahatsızlık verdiğini göstermiş ve gelişmiş ülkelerde ortopedik ayakkabı kullanımı tamamen terk edilmiştir. Çocukların çoğunda ayaktaki ve bacaktaki şekil bozuklukları 5-6 yaşlar civarında kendiliğinden geçtiği için çocuğuna 'ortopedik ' ayakkabı veya tabanlık kullandırtan anne-babalar bu düzelmenin ayakkabı sayesinde olduğunu düşünebilirler. Oysa özel ayakkabılar kullanmayan çocuklarda da aynı düzelme görülmektedir. Her yaştaki çocuğa ayakkabı seçerken aranacak özellikler: esnek, rahat, hafif, kolay giyilip çıkartılan, kaymaz ve ucuz olmasıdır. 'Ortopedik' olarak satılan veya özel yaptırılan ayakkabıların modern ortopedi bilimi ile hiçbir ilgisi yoktur. Tabanlık ve ortopedik bot kullanımının ayak gelişimine dair hiçbir şeyi değiştirmediği, daha çok aile kesesine yük olduğu, çocuğun da ayağını rahatsız ettiği bilimsel gerçeklerdir. Doğru olan yumuşak, hafif ve rahat ayakkabıların kullanımıdır.

Ortopedik ayakkabılar ve özel olarak yapılan yürüme cihazları 'ortez'lerin kullanım amacı çocuk felci, spastik hastalık (serebral palsi), doğuştan omurilik felci (spina bifida), doğuştan veya sonradan oluşan ve düzeltilemeyen ayak kemik hastalıkları gibi ciddi sorunlarda yürümeyi kolaylaştırmaktır. Bu konuda ülkemizde yaptığımız bilimsel araştırmalar ortopedi hekimleri de dahil olmak üzere çocuk hekimlerinin çocuk düz tabanlığının tedavi edilmesi gerektiğini düşündüklerini gösterdi. Bu yanlış inanış özellikle ailelerde, anneanne, babaanneler, dedeler arasında çok yaygın, onlar muhakkak çocuğa ortopedik bot verilsin, tabanlıklar kullanılsın isteğindeler. Bu inanışlar bilim dışıdır ve ailelerin bu konuda eğitilmesi önemlidir. Çocuğuna ortopedik ayakkabı almış olan insanlar bunların kaba saba, ağır, hantal ve sert olduğunu, çocukların rahat etnediklerini, ağrı ve sıkıntı çektiklerini bilirler.

Düztabanlık esnek düztabanlık ve rijid düztabanlık olarak ikiye ayrılır. Esnek düztabanlık, toplumda yüzde 20'ye yakın sıklıkta gözlenir, genelde sorunsuzdur, ağrı yapmaz. Profesyonel futbolcular, dünya şampiyonu olimpiyat atlerler, ağır iş yapan insanda da vardır, farkında bile olunmaz. Askerlikte de sorun değildir. Rijit düztabanlık ise çok nadirdir, kemik hastalıklarından kaynaklanır ve ağrılıdır. Bunları birbirinden ayırmak gerekir.

Çocukluk çağında 1,5 ila 3 yaşında görülen O harfi şeklindeki bacak eğrilikleri kendiliğinden geçer. Daha sonra da 3 ile 6 yaş arası bacakların X şeklinde olduğu bir dönem vardır. Bu sefer bacaklar, tatlı bir şekilde dışa döner. Bu da kendiliğinden geçer. Bunların hepsi doğaldır. Kalıcı O bacağı olan çok az sayıda bir grup çocuk olabilir. D vitamini eksikliğinden kaynaklanan raşitizm hastalığı ise tarihe karışmaktadır. Sonuç olarak çocukluk çağında gözlenen basma kusurları doğal gelişimin bir parçası ve zamanla çocuğun yürümesi olgunlaştıkça kendiliğinden düzelmekte. Tabanlıkların, ortopedik botların kullanılması ayak gelişimine dair hiçbir şeyi değiştirmediği gibi aile kesesine yük oluyor ve çocuğun da ayağını rahatsız ediyor. Bu bilimsel gerçek ışığında tabanlığı çıkartıp, çocuğu normal pabuçla yaşama alıştırmak lazım.

Amerikan Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü Prof.Dr. Mithat Selim YALÇIN


Alıntıdır: Mother and Baby Dergisi / Aralık 2010

Bebeğinizi Sakinleştirin

Ten temasıyla sağlanan sözsüz iletişimin,ilişkinin niteliğindeki önemi büyüktür
1- İlk Günler
Aslında ağlamak,bebeğinizin bildiği konuştuğu bir dil.Bu sizinle iletişim kurabilnesinin tek yolu.Siz de gelin onunla savaşmayın.Aksine neden ağladığını yorumlamayı öğrenin.Aç olduğu için ya da uykusu geldiği için ağlıyor olabilir.Ya da altının değişmesini istiyordur.Belki de sadece kucaklanmaya ihtiyacı var.
2-Deneme - Yanılma
Bebeğiniz zor bir bebek olabilir.Bu yüzden onu sakinleştirmeyi öğrenirken farklı teknikler deneyin . Böylece hangisini daha çok sevdiğini keşfedebilirsiniz.Ama unutmayın ki ,büyüdükçe bebeğinizin tercihleri de değişir.Bir hafta önce işe yarayan ve onu sakinleştiren yöntemi bir hafta sonra çığlık atmasına neden olabilir.
3-Yakınlaşmak
Onu kucağınıza alın ve göğsünüze yaslayın.Böylece omuzlarınızdan yukarı doğru bakabilir.Size yakın olmayı seveceğini biliyorsunuz.Göğsünüzde yatarken dünyaya bambaşka bir gözle bakıyor olacak.Bu da onu sakinleştirecek.Huysuzlanırsa da omuzunuzdan göğsünüze doğru indirip emzirirsiniz.
4-Hafifçe Sallamak
Bebekler sakin , ritmik , nazik hareketleri sever.Onları kucağınızda hafifçe sallayın.Ya da yattıkları yerde yavaşça bir  sağa bir sola çevirin.Sırtına ya da poposuna çok hafifçe pat pat diye vurabilirsiniz.Bu da ona kalbinizin ritmini hatırlatır.
5-Güzelce Ovmak
Masajın ağlamayı azalttığı kanıtlanmış durumda.Bebeğinizin önce ellerini , ayaklarını hafifçe ovun.Sonra da bedenini dairesel hareketlerle okşayın.İşe yaramazsa da başka bir gün tekrar deneyin.Belki o sırada ihtiyacı olan başka bir şey .

Hayali Arkadaşlar

Çocuğunuzun hayali arkadaşına nasıl tepki verilmeli ?

Lütfen çocuğunuzun hayali arkadaşıyla oynamasına izin vermemezlik etmeyin.
Bırakın rahat rahat oynasın.
Size hayali arkadaşından bahsederse anne - baba olarak onu sakince dinleyin, ama çok fazla dahil olmayın . Arada onlarla oynayabilirsiniz ama mümkün olduğunca bu öykünün içinde tam olarak yer almayın .
Katılımcı olun ama kendi fikirlerinizi katmayın.Çocuğunuzun sunduğu durum dahilinde oynayabilirsiniz.Ama belli sınırlar da olmalı.
Çocuğunuz söylemediği müddetçe hayali arkadaşı aktivitelere dahil etmeyin.Ama tabi yine belirtelim , eğer sizden hayali arkadaşıyla oynamanızı isterse oynayın. Ama liderliği çocuğunuza bırakın ve bırakın oyunu o yönlendirsin.
Çocuğunuzun kendi yaptığı şeyler için hayali arkadaşını suçlamasına izin vermeyin.

Mavi Pedagojik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nden Psikolojik Danışman Tuğba Gürçağ

Alıntıdır: Mother And Baby Dergisi  / Ekim 2010

6 Ocak 2011 Perşembe

Çocuğumun ateşini ilaç kullanmadan nasıl düşürebilirim?


Eğer çocuğunuzun ateşi onu rahatsız ederek kadar artarsa , ateşi düşürmek onu rahatlatacaktır.İşte size deneyebilrceğiniz birkaç metot:
  • Çocuğunuz dinlenirken alnına nemli bir bez koyun.
  • Çocuğunuza ılık bir banyo yaptırın.Yapacağı ılık banyo hem onu rahatlamasını sağlayacak hem de ateşini düşürecektir.
  • Ona yeteri kadar sıvı verdiğinizden emin olun .
  • Hafif derecede vantilatör kullanın .
  • Çocuğunuzun üzerindeki kalın giysileri çıkartın ve onu rahat ettirecek hafif kıyafetler giydirin.
  • Çocuğunuzu ne üşüyecek ne de terleyecek bir ortam bulundurun.
Alıntıdır: Baby and You Dergisi

5 Ocak 2011 Çarşamba

Çocuk Resminde Renk

Okulöncesi dönemdeki çocuklar 4-5 yaşlarına geldiklerinde üç ana rengi tanımaya başlarlar.Bu yaşlardaki çocuklar renk ayrımı yapmadan ve renkleri kararlaştırmadan resimlerinde kullanırlar.4-5 yaşlarından sonra ise, yavaş yavaş renkleri daha bilinçli olarak kullanmaya başlarlar.Okulöncesi dönemde çocuğun kullandığı renklerin gerçekle bir bağlantısı yoktur.Çocuk hoşuna giden renkleri çoşkuyla kullanır.Örneğin, kırmızı bir güneş ,mavi bir köpek , yeşil bir insan yapabilir.Çocuk çok sevdiği birinin resmini yapmak istediğinde ,çok sevdiği bir rengi seçer. Çocukların kullandıkları renkler psikolojik anlamlar taşırlar.Bu anlamlar çocuktan çocuğa değişebilir.Bu nedenle kesin yargılara ulaşmaya çalışmak,renklerin anlamlarını çıkarmaya çalışmak zordur.Çocuklar içinden gelen çoşkuyla rengi kullandıkları için özgür bırakılmalıdırlar.Mavi bir köpek yaparken ,onun yanına gövdesi kahverengi,dalları yeşil boyanmış ağaçlar yapabilirler.
Çocuğun resimlerinde kullandığı renk seçimleri içinden geldiği gibidir.Bilinçli yapılan seçimler değildir.Çocuk bu yaşlarda resimlerinde hem dekoratif hem de realist renklendirme kullanabilir.

Yapılan araştırmalar,kız çocuklarının resimlerinde renk seçimine erkek çocuklardan  daha fazla önem verdiğini göstermiştir.Bazı çocuklar resimlerinde sarı ,kırmızı ,turuncu renkleri ;bazıları mavi ,yeşil gibi soğuk renkleri tercih etmektedir.Uzmanlar sıcak renkleri seçen çocukların sevecen ,uyumlu , işbirlikçi , soğuk renk seçen çocukların iddiacı,huysuz ve uyumsuz davranışlar sergilediklerini belirtmektedirler.Sürekli soğuk renkleri seçen anaokulu çocukları duygularını bastırma ve gizleme eğilimi göstermektedir.Yapılan araştırmalara göre ,kırmızı rengi çok fazla kullanan çocukların saldırgan ve iddiacı davranışlar sergiledikleri görülmektedir.Doğal gelişim süreci içinde çocuğun renk seçiminin soğuk renklerden sıcak renklere doğru değişim gösterdiği görülür.Örneğin ,tuvalet eğitimi sırasında baskı gören çocukların ,resimlerinde kahverengi ve maviyi çok fazla kullandığı görülmüştür. Baskı ortadan kalktıktan sonra ise ,çocukların tekrar diğer renkleri kullanmaya başladıkları gözlenmiştir.(Kehnemuyi ,1976 ;Yavuzer ,2001).




Çocukların resimlerinde kullandığı renk ile duygusal tepkileri arasında bir ilişki vardır.Burkitt vd.,(2003) yaptıkları bir araştırmada ,çocukların hoş ve güzel figürlerde en çok tercih ettiği renkleri ,çirkin,kötü figürlerde en az tercih ettikleri renkleri ve tarafsız oldukları figürlerde ise orta değerdeki renkleri kullandıklarını saptamışlardır.Ayrıca ,olumsuz ve kötü karakterlerde en çok kullandıkları rengin siyah olduğunu belirtmişlerdir.

Çocukların resimlerinde kullandıkları renkler onların fiziksel özelliklerini de yansıtabilir.Perkins,sağlıklı ve hasta çocuklarla yaptığı bir araştırmada,ciddi ölümcül hastalığı olan çocukların resimlerinde,hastalıklarının farkında olduklarının bir göstergesi olarak çeşitli renkler kullandıklarını saptamıştır.Hasta çocuklarının bir göstergesi olarak çeşitli renkler kullandıklarını saptamıştır.Hasta çocuklar tarafından kullanılan renk ise,siyah olduğunu ifade etmiştir.Çocuk çizimlerimde kullanılan renkler kadar kullanılan rengin yoğunluğu da önemlidir.Yoğunluk,rengin parlaklığını ve canlılığını ifade eder.(Malchioldi ,1998).Yapılan araştırmalar,çocukların resimlerinde kullandıkları renklerin belli anlamları olabileceğini göstermiştir;



Kırmızı:Resimde kırmızı rengin yoğun olarak kullanılmasının birçok anlamı olabilir.Kırmızı ,enerjinin , nefretin ,bir problemin ,tehlikenin ,aşkın ,hayati önem taşıyan nbir konunun ya da şiddetli bir hastalığın yansıması olabilir.(Furth,2002).

Pembe:Kırmızıdan daha az etkili bir ton olarak ,geçmişte yaşanan bir problemin ya da hastalığın çözümünü çağrıştırabilir.(Furth ,2002).

Turuncu:Endişeli bir durumu çağrıştırabilir.Özellikle yaşam ile ölüm arasındaki mücadeleyi , azalan enerjinin ya da tehdit edici durumlardan kurtulnanın bir göstergesi olabilir.(Furth ,2002 ).

Sarı :Çocuğun hala ailesine bağımlı olduğunu ifade eder.Çocuk fazla heyecanlıdır.Resimlerde yoğun olarak kullanılan sarı , genellikle ışık ,enerji ve olumlu hislerle ilişkilendirilmektedir.

Mavi:Sakinliği ifade eder.Çocuğun kendine olan güvenini bir işaretidir.Bu rengi yoğun kullanan çocuklar, duygularını daha iyi kontrol edebilirler.( http://www.therapeuticchild.ca/).

Yeşil:Çizimlerinde yeşil rengi ağırlıklı olarak kullanan çocukların yaşıtlarına göre daha olgun ve özgüvenli olduğu düşünülebilir.Bu renk sağlıklı bir fiziksel büyüme ya da yaşamın yeniliği gibi anlamları çağrıştırır. Resimlerdeki koyu yeşil , sağlıklı ve iyileşmenin bir göstergesi iken , açık yeşil ise zayıflığı ya da sağlığa kavuşulmuş olmanın bir göstergesi olabilir.( Furth ,2002 ; Malchiodi , 1998 ; http://www.therapeuticchild.ca/) .

Mor:Çizimlerinde yoğun olarak görülen mor renk , çocuğun ağır bir sorumluluk duygusu yaşadığı anlamına gelebilir.Sahip olma ya da kontrol etme ihtiyacına ya da başkalarının kontrolü ve desteğine duyulan ihtiyacı işaret edebilir.

Çocuklar her renge aynı derecede ilgi duymazlar .5-8 yaş çocukları arasında yapılan araştırmalarda , çocukların en fazla kullandığı renklerin;erguvan rengi , kırmızı , sarı , mavi olduğu saptanmıştır .Ayrıca siyah , beyaz , gri ve koyu kahverenginin itici bulunduğu belirlenmiştir.
( Furth , 2002 ; www.resimis,esmartdesign.com)

4 Ocak 2011 Salı

Okul Öncesi Çağdaki Çocuklarda Görülen İştahsızlığın Nedenleri

Çocuklar neden iştahsız olur ?
İşte size iştahsızlık nedenleri:
1.Çocuklarıyla aşırı ilgili aileler iştahsızlık sorununu değişik boyutlarda yaşamaktadırlar.Aileler çocuğun kendi besin seçimine engel olmakta ve çocukta karşı çıkma içgüdüsünü ortaya çıkarmaktadırlar.
2.Annenin aşırı ısrarı ve disiplini sonucunda yemek yeme bir doyum ve zevk olmaktan çıkıp işkenceye dönüşebilmektedir.
3.Çocuğun yemek öncesinde şeker ve şekerli besinler yemiş,su içmiş olması.
4.Çocuğun duygusal bir sorun yaşamış olması (çocuklar duygularını kontrol edemedikleri için yetişkinlere göre daha aşırı tepkiler gösterir.).
5.Nezle,grip,ishal ve besin zehirlenmeleri gibi hastalıklar kısa süreli,doğuştan metabolik hastalıklar ise uzun süreli iştahsızlıklara neden olabilir.
6.Yemek yedirilirken çocukla oynamak,televizyon seyrettirirken yedirmeye çalışmak,ödüllendirme vb. durumlar çocuğun her yemekte bu davranışları beklemesine ve iştahsızlığa neden olur.
7.Çocukların yaşlarına göre enerji ve besin ögesi gereksinimlerinin bilinmemesi ve besinlerin sunuluşunun cazip olmaması.
8.İnatlaşma,çocukların bazı besinleri sevmemesi.
9.Bağırsak parazitleri,anemi gibi rahatsızlıkların yanı sıra temizlik kurallarına dikkat edilmemesi.
10.Ailenin kalabalık olması,kardeşler arası kıskançlık,anne babanın çalışması nedeniyle çocuğa bakıcı,kreş veya büyüklerin bakması,akşam eve gelen anne babanın ilgisini çekmek için çocuğun iştahsızlık gösterisi yapması,tek çocuk olma problemi,kreş ya da ana okulu stresi.
11.Aile bireyleri arasındaki çatışmaların herkesin birlikte olduğu akşam yemeği masasında ortaya çıkması (kişiler zor ya da can sıkıcı bir gün geçirmişlerse bir çatışma başlayabilir ya da şiddetini artırabilir.Bu da çocuğun iştahını olumsuz yönde etkileyebilir.)
12.Çocuklar yemek masasında el altında oldukları için anne babalar bunu çocuğun aile kurallarını öğrenmesi ya da pekiştirmesi için bir fırsat olarak düşünürler.Ancak disiplinin uygulandığı , öğütlerin verildiği ya da verileceği yer yemek masası olmamalıdır.
13.Sofra kuralları üzerinde çok erken dönemlerde ısrar etmek,diğer çocuklarla kıyaslama yapmak,yargılamak ve ceza vermek iştah üzerinde olumsuz etki yaratabilir.
14.Çocuğa "Onu yeme,bunu ye."şeklinde emirler vermek çocuklar yemek seçiminde tutucudurlar.Yetişkinler için lezzetli olan besinleri genellikle beğenmezler,önceden beğendiği bir besini sonradan beğenmeyebilirler.Çocuğu zorlamak yemeği ilaç olarak algılamasına ve nefret geliştirmesine yol açabilir.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Çocuklarda Hırçınlık

Kız ve erkek çocuklar için ayrı ayrı sakinleştirici reçeteler.

 Kız Çocuğunuz Varsa:

  • İki taraf da birbirinin sevgisinden emin olmalı.
  • Suçlayıcı bir tavırla iletişim kurmaktan kaçının.Aşırı kontrolcü tavırlarla "küçük cadınıza" yaklaşmamaya özen gösterin.
  • Kızınıza,sorunlarında yanında olduğunuzu gösterirken,bir arkadaş gibi değil anne olduğunuzu hissettirerek davranın.
  • Minik prensesinize karşı iyi bir dinleyici olun.
  • Siz hep kaygılı ve korkularla dolu olarak kızınıza yaklaşırsanız,kızınızın gelecekteki hayatı da olumsuz etkilenecektir.
  • Sabırlı olmak,ruhsal ve duygusal bağlılığı arttırmak gerekir.
Erkek Çocuğunuz Varsa
  • Ona ufak da olsa sorumluluk verin ki ,gelecekteki yaşamında sorun yaşamasın .
  • Kendinizle kıyaslamayın.Bunun yerine oğlunuzdaki farklılıkları görüp bu yönleri geliştirmesine yardımcı olun.
  • Arkadaşça yaklaşan anne olun. Annesi olduğunuzu ,daima ona destek vereceğinizi hissettirin.
  • İnatlaşmak ,aşırı ve mantıksız yasaklarda diretmek onun da inatlaşmasına yol açar.
  • Yeterli zaman ayırarak bıkmadan dinleyin, iletişimi hiç kesmeyin.
  • Sabırlı olun,herşeyin anında değişmesini beklemeyin.
Memorial Hastanesi:Uzman Klinik Psikolog Ayşe Elif Orhon ve Acıbadem Sağlık Grubu Bağdat Caddesi Tıp Merkezi psikologlarından Ayşegül Topçu Aydın ve International Hospital psikologlarından Ferahim Yeşilyurt tarafından hazırlanmıştır.

Anneden Ayrılması da Hırçınlaştırır

Çocuğu sakinleştirmenin en doğru yolu,annenin dönmesini beklemektir.Annenin ayrılmasıyla yaşanan gerginliği ,ancak anne düzeltebilir.Bunun için yapılabilecek özel bir davranış biçimi yok.Başka kişi ya da nesneler,çocuğun dikkatinin bir süre dağılmasına yardımcı olabilir.Normal bağlanma yaşayan çocuk,annesinin gelmesinin ardından sakinleşirken,bağlanmada farklılıklar sergileyen bir çocuk , annesi gelmesine rağmen çok
gürültülü tepkiler verebilir.

Anadolu Sağlık Merkezi'den Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Dr. Zafer Atasoy

Alıntıdır:Mother&Baby Dergisi , Aralık 2010  ,Sayı 31

Bebeğinize 2 Yaşından Önce Verilmesi Önerilmeyen Besinler

Bebekler belirli yaşlara kadar bizim gibi beslenemezler. Besinler onlar için özel ve onlara uygun olmalı ki bunu hemen hemen tüm anneler bilir. Peki bebeklere hangi besinler verilmez :

Az pişmiş yumurta ,
Çiğ yumurtadan yapılan mayonez ve dondurma ,
Hazır pişmiş tavuk (Nasıl piştiği ve ne kadar sürede piştiği önemli ),
Pastörize sütten yapılmamış peynir ,
Midye .
Bebeklere bu besinleri 2 yaşından önce vermemizin sebebi onların bağışık sistemlerinin bu besinlerin içindeki mikroorganizmalara karşı dirençli olmaması.

Alıntıdır: http://eticicibebe.com/cicibebe/Ay-Ay-Beslenmesi/Bebeginize-2-Yasindan-Once-Verilmesi-Onerilmeyen-Besinler.aspx